“Amerika'daki kanunlara göre uydu üzerinden yayın yapan bir kanal eğer herhangi bir dine, mezhebe, bir topluma ya da bir düşünceye hakaret ederse o kanal kapatılır ve yayın izni iptal edilir. Peki, başlı başına hakaret içeren ve hedef gösteren yayınlar yapan Ehlibeyt adı altındaki bu kanallar neden kapatılmıyor? Bunun İran İslam Cumhuriyeti'ne karşı olmaları ve mezhep kışkırtıcılığı yapmalarından başka bir sebebi olabilir mi acaba?”
Ayetullah Hamenei, bu yıl Hacc organizasyonunu gerçekleştirecek yetkilileri kabulünde yaptığı konuşmada başta rahmetli İmam Humeyni (r.a) olmak üzere Şii dünyasının önde gelenlerinin, her zaman Müslümanlar arasında vahdete vurgu yaptıklarını belirterek “Bununla birlikte, Londra ve Amerika'daki kanallarla ihtilafları körüklemeye yönelik yayın yapıp Şii olduklarını iddia edenler gerçek Şii değiller" dedi. İslam Devrimi Lideri İmam Hamenei hangi kanalları kastetmişti?
Son yıllarda Müslümanlar arasında nifak çıkarmak maksadıyla Şiilik adı altında birçok kanal kurulmuştur, biz kısaca bunlardan yalnızca Farsça yayın yapan üç kanala değineceğiz:
Ehlibeyt Kanalı
Bu kanal Afganistanlı Hasan Allahyar tarafından İran'ın Kum şehrinde kuruldu. Bu şehirde kendilerine de yer edinebilmek maksadıyla, kanallarına bu kutsal ismi verdiler. Bu kanalın en önemli faaliyetlerinden biri sürekli olarak mezhepsel ihtilafları körüklemesiydi. Ayrıca kanalın yayın politikası da Hüccetiye cemaatinin görüşleriyle birebir örtüşmektedir
Merceiyet Makamına Yalan İsnatlar
Allahyari senelerce bu kanalların taklit mercilerine ait olduğunu ve ayrıca kanalın Beyrut âlimleri tarafından da desteklendiğini iddia etti. Beyrutlu âlimler tarafından bu iddia yalanlandı. Afgan âlimlerinden olan ve Kum şehrinde yaşayan taklit mercii Ayetullah Kurban Ali Muhakkik Kabuli de geçen sene kanalın asıl hedefinin ihtilaf çıkarmak olduğu anlaşılıncaya kadar kanalı desteklemişti. Ayetullah Kabuli daha sonra bu konuyla ilgili bir bildiri yayınlayarak Müslümanların birlik ve beraberliğine değindi ve gerçek Ehlibeyt dostları ve Şiilerin bu kanala maddi ve manevi yardım yapmaktan kaçınmaları gerektiğini söyledi. Müslümanlar arasında ihtilaf çıkaran ve tefrika yaratan bu gibi kanallara yardım yapmanın şer'en caiz olmadığını da ifade etti.
Allahyari'nin Siyasi Görüşü
1. Şia ve Ehli Sünnet arasında tefrika çıkarmak.
2. Sloganlarından biri de ''ne Gazze'nin ne de Lübnan'ın kurtuluşu, ilk önce Baki'nin kurtarılması gereklidir'' şeklindeydi.
3. Merceiyet makamı ile Şiilerin arasını açmak (bu kanalın müdürü müçtehitlerden hiç birisini adil bulmadığını söylemiş, dahası İmam Humeyni, Ayetullah Hamenei, Ayetulllah Mekarim Şirazi ve Ayetullah Behcet gibi yüce ulemaya hakaret etme cüretini dahi göstermiştir).
4. İran İslam Cumhuriyeti'ni yıkmak ve mustazafların ve bütün dünyadaki Şiilerin hamisi olan İran'ı Ehlibeyt düşmanıymış gibi gösterip gözden düşürmek!
5. İmam Humeyni hükümetini Abbasi Hilafetiyle kıyaslamak.
6. İfade özgürlüğü bahanesiyle Amerika'yı desteklemek.
Allahyari Amerika'da ikamet ediyor. Amerika'daki kanunlara göre uydu üzerinden yayın yapan bir kanal eğer herhangi bir dine, mezhebe, bir topluma ya da bir düşünceye hakaret ederse o kanal kapatılır ve yayın izni iptal edilir. Peki, başlı başına hakaret içeren ve hedef gösteren yayınlar yapan Ehlibeyt adı altındaki bu kanallar neden kapatılmıyor? Bunun İran İslam Cumhuriyeti'ne karşı olmaları ve mezhep kışkırtıcılığı yapmalarından başka bir sebebi olabilir mi acaba?
Hüccetiye Cemiyeti ile Örtüşen İnançları
Allahyari'nin konuşmaları Hüccetiye cemiyetinin inançları ile birebir örtüşmektedir, o da bu grup gibi İmam Mehdi'nin (a.s) zuhuru için hiç bir şey yapmadan sadece beklemek gerektiğini ve nasıl olsa Allah'ın dilediği zaman İmam'ı göndereceği görüşünü savunmaktadır. Bu kanal aynı zamanda müçtehidler tarafından yasaklanan ''kamazeni''yi de (başı kesici aletle yaralamak) teşvik ederek İmam Hüseyin (a.s) yasını göstermek için her şey mubahtır diyor...
Bu akımın asıl hedefi Şiiliği Hüccetiye cemiyetinin çerçevesine sıkıştırarak Şiilerin Ehl-i Sünnete lanet okumalarını ve hatta onların katlinin bile vacip olduğu hakkında fetva vermelerini sağlamaktır. Böylelikle Ehl-i Sünnet ve Şiiler arasında tefrika çıkararak çatışma ortamına zemin sağlamak istenmektedir.
“Beyaz Sarayın Kanalı'' Ehlibeyt!
Kum İlim Havzaları Başkan Yardımcısı Hüccetül İslam Nebevi yapmış olduğu bir açıklamada Ehlibeyt kanalının arkasında Amerikalıların olduğuna dair birçok belge bulunduğuna dikkat çekerek ''Şiileri desteklemek ve Ehlibeyt öğretilerinin dünyaya yayılmasını sağlamak amacıyla kurulduğu söylenen bu kanalın asıl hedefi Şiileri insanlara kötü göstermektir” ifadelerini kullandı.
Kum Özel Din Adamları Mahkemesi bu kanal hakkında ofislerini kapatma kararı verdi. Kanal faaliyetlerinin devamında ise, İslam âlimlerine ve Ayetullah Hamenei'ye hakaret etme cesaretini göstererek, İran hükümetinin Ehlibeyt mektebini zayıflatmak maksadıyla Ehl-i Sünneti desteklediğini iddia etti!
Hüccetiye cemiyeti de Ehl-i Sünnetin İran'da özgür bir biçimde yaşamasına tepki göstererek Ehlibeyt kanalına yardım etmenin zaruri olduğunu vurgulamıştır.
Selam Kanalı
Siyasetsiz İslam'dan İslam'sız Siyasete!
Birkaç yıl öncesine kadar Selam kanalına yönelik ilk tepkiler yazılmaya başladığında, Şiilik propagandası adı altında gizlenen bu Amerikancı İslam tehlikesini çok az insan ciddiye alıyordu. Fakat bugünlerde yaşanan güvenlik sorunları nedeniyle Selam kanalının sömürgeciliğe hizmet eden İslam karşıtı faaliyetler içerisinde olduğunu bilmeyen çok az insan vardır. Özellikle de bugünlerde, siyasetin İslam'dan ayrılması gerektiği iddiasında bulunanlar siyasete atılarak, İran İslam Cumhuriyeti'nin karşısında durmaktadırlar.
Selam kanalının müdürü ''Modern İran'ın Geleneksel Uleması Topluluğu'' adı altında bir dernek kurarak geçen sene 25 Şubat tarihinde İran'da çıkan kargaşa ve kaos ortamını destekler nitelikte bir bildiri yayınlamıştı.
Kaynağı Belli Olmayan Mali Destekler...
İranlıların para transferleri ile ilgili yaşadıkları kısıtlamalar hakkında dünyada her gün yeni bir haber çıkarken, Selam kanalı Almanya, Amerika, Avustralya, Dubai vs... hesap numaralarına her gün bir yenisini eklemekte ve aslında böylelikle yayın akışını izleyicilerinin yardımlarıyla sürdürdüğü izlenimini vermek istemektedir.
İletişim Uzmanı Mercan Hüseyni bu konuyla ilgili olarak şunları yazdı: ''Selam kanalı hotbird üzerinden yayın yapıyor. Hotbird bu kanallardan aylık kira bedeli olarak çok yüksek meblağlar talep etmekte. Bu kanalların sınırlı bir şekilde reklam yapabileceklerini ve kanalın yönetimi ve diğer alanlardaki masraflarını da göz önüne alırsak, buna göre Selam kanalının çok büyük mali kaynaklara sahip olması gerekmektedir. Fakat kanal yetkilileri bu güne kadar finansmanları hakkında herhangi bir bilgi vermiş değiller''.
İran Radyo Televizyon İzleme Kurumu Başkanı ise Hemşehri gazetesine verdiği demeçte şunları söylemişti: ''Sizler bu kanalların reklam yayınlarına bakarak rahatlıkla şu sonuca varabilirsiniz, zira bu kanalların çoğu reklam yayınlamıyor. Hâlbuki hotbird üzerinden sıradan bir bant genişliğine sahip olmak için ayda 28 bin dolar ödemek gerekiyor ve ayrıca up-link giderleri ile beraber aylık masrafları 60 bin dolara tekabül ediyor. Bu masraflar sadece programın uyduya ve uydudan da karasala çıkması için harcanmaktadır. Ve bunlara bir de çalışanları maaşlarını ve diğer masrafları ekleyin...
Bu kanallar reklam yayınlamadıkları halde bu kadar parayı nereden temin ediyorlar?
Bu durum aslında bu kanalların Amerika'nın kara dolarlarına bağımlılıklarının açık bir kanıtıdır. Zira her ne zaman parasızlıktan sıkıntı çekseler, kanallarının kalitesi de bir o kadar yükselmekte ve kanallarına hemen bir yenisini eklemektedirler. Öncelikle bu kanalların bu paraları nerelerden temin ediyorlar sorusunu yanıtlamaları gerekmektedir. Gerçi cevap olarak hep aynı şeyi, yani bu paraların izleyicilerin yardımları olduğunu söylüyorlar. Bu kanala dolarların Amerika'dan geldiği kolaylıkla ispat edilebilir ve bu kanalın Amerika tarafından desteklendiğine dair şu kanıtı sunabiliriz. Uydu kanallarının kanunlarına göre eğer bir kanal mezhebi ihtilaf yapıyor veya resmi bir din ya da mezhebe hakaret ediyorsa, yayını anında kesilir, ama bu kanallar bütün bu ihtilaf çıkarıcı ve kışkırtıcı yayınlarına rağmen faaliyetlerine hala devam etmekteler.''
Kısa bir süre önce Hüccetiye cemiyetine bağlı olan Selam kanalı çalışanları müdürlerine kanalın insanlar tarafından kabul görmesi ve izleyici potansiyelini artırmak için müçtehitlerden onay alınmasını teklif ettiler, zira filan kanal müçtehitler tarafından onaylanmamıştır sözü toplum arasında pek meşhurdur. Bu sayede kanal müçtehitlerin isimlerini ve meşhur âlimlerin adını kullanarak işlerini ilerletebilecek ve ülke genelinde yaptıkları faaliyetler karşısında da daha az sorun ve engelle karşılaşacaktı.
Ayrıca kanal yetkilileri son yıllarda ''kamazeni ‘' (başı kılıçla yaralamak) konusunu İslam gelenekleri arasında kabul ettirmek maksadıyla inanılmaz çaba gösterdiler. Bu konu düşmanların ilgisini çekti ve onlar tarafından iyi bir şekilde karşılandı. Bununla ilgili olarak Selam kanalı müdürü Muhammed Hidayeti Amerikan'ın Sesi (VOA) kanalında yapılan bir programa katılarak ‘'kamazeni”nin kökünün Kuran-ı Kerim'de geçtiğini iddia etti. Âlim görünümlü bu yalancı, insanları bu konunun Kuran'da geçtiğine inandırabilmek için Allah Kelamını dahi tahrif etmekten sakınmamıştır.
Bu durum diğer konuk olan din âlimi Mehdi Halci'nin bu Washington âliminin tutarsız ve dayanaksız sözleri karşısında daha fazla sessizliğini koruyamamasına sebep oldu. Halci “Hidayeti Bey'in sözleri kesinlikle yanlıştır ve o bu sözlerle Kuran'ı Kerim'i tahrif etmektedir'' dedi.
Hidayeti programın devamında da “kamazeni'nin Şiilerin eski gelenekleri arasında yer aldığını iddia ederek bu olayın insanda cesaret ve fedakârlık ruhunun gelişmesine yardımcı olduğunu ve bu yüzden Amerika'da özgürce uygulandığını söyledi.
Farsça Yayın Yapan Dini Kanalların Amerikan Ordusu Yetkilileriyle Olan Bağlantıları
İran Radyo Televizyon İzleme Kurumu Başkanı Mehdi Şerifi bir gazeteye verdiği demeçte “Dini yayın yapan kanallar sözde din endişesi adı altında Amerikan Ordusunun Başkanları ile nasıl bir bağlantı içindeler ve bu ağır teknik maliyetlerini nereden temin etmekteler” sorusunu sorarak bu kanalların asıl hedeflerinin ise merceiyetsiz ve cihatsız bir dini, yani Amerikancı İslam'ı yaymak olduğunu sözlerine ekledi.
Şerifi bu kanallardan bazılarının Hüccetiye cemiyeti ile irtibat halinde olduğuna dikkat çekerek halkın bundan gaflet etmemesi gerektiğini söyledi ve bunlara karşı uyanık olup gerçek dini öğretileri ancak dini kurum ve değerli taklit mercilerinden almalarının zorunluluğunun altını çizdi.
Dinden Ayrılmayan Siyaset
Google'da Hüccetül İslam Muhammed Hidayeti'nin ismini aradığımızda karşımıza birçok konu ve video çıkmakta. Bu kişinin siyasi uydu kanallarında birçok konuşmaları yayınlanmaktadır. Hidayeti İran'daki 2009 seçimlerinin ardından ülkede baş gösteren fitne hareketini destekleyerek İran İslam Cumhuriyeti'ne karşı takındığı düşmanca tutuma hız kazandırmıştır.
Selam kanalı sürekli dinin siyasetten ayrı olması gerektiğini vurgulamakta ama kendileri de siyaset yaparak İmam Humeyni'nin vefat yıl dönümü ve İslam Devriminin kuruluş yıldönümlerine gaflet edip kanallarında bu konulara yer vermemişlerdir. Bu kanalın siyasetlerinden bir diğeri ise İran İslam Devrimi'ne karşı hareket eden taklit mercilerine kanallarında sıkça yer vermektir.
Mezhep ihtilafı çıkarmak ve Ehli Sünnet'e hakaret etmek de bu kanalın en yaygın uygulamalarından biri olup böyle olmaya da devam edecek gibi gözükmektedir.
Fedek Kanalı
İngilizler 12 imam Şiileri için de iyi giyinimli ve güzel yüzlü birini buldular ve ona Londra'da cami, ilim havzaları ve televizyon kanalları tahsis ettiler, taa ki bu şahıs Şiilerin göğsünü kabartsın ve Vahhabiliğin birinci derece düşmanı olsun!
Fedek kanalının müdürü, Yasir Yahya Abdullah el Habib, miladi takvime göre 1977 (şemsi 1355) doğumlu olup Kuveyt Üniversitesi Siyasi Bilimler bölümünden mezun olmuştur. Habib'in Mehdi'nin Hizmetçileri derneğini kurmasının ardından 3 yıl geçtikten sonraki aşırılıkları, Kuveyt hükümetini bu kurumu kapatmaya ve onu da 25 yaşında hapse atmaya mecbur kılmıştı.
Ama bu cesur genç İngilizlerin dikkatini çekti ve ardından hemen Amerika ve Londra'daki insan hakları dernekleri devreye sokuldu. Kuveytli yetkililer de bu işe şaşırıp kalmışlardı. Bu kurumların hapishanelerde onca işkenceye maruz kalan tutsaklar için değil de neden bu genç âlimi kurtarmak için bu kadar çabaladıklarına bir türlü anlam verememişlerdi. Kuveytliler ağrımayan başlarını ağırtmak niyetinde olmadıklarından Habib'i yalnızca 3 ay hapishanede tutup ardından serbest bıraktılar.
Genç Şeyh Kuveyt hapishanesinden çıkarak İngilizlerle arkadaşlık etmeye başladı. İngiltere'den sığınma izni alıp ülkenin kuzeyine doğru yola çıktı. Faaliyetlerinin kapsamını geliştirmesi için 2 yıl Londra'da kalması yeterliydi. Bu süre zarfında ‘Shianewspaper'' adında bir gazete yayınladı, “İmameyn Askeriyeyn'' adındaki ilim havzasını kurdu ve uydu üzerinden yayın yapan “Fedek'' kanalını da İngilizlerin yardımıyla tesis etti. 2010 yılında da Londra'daki mekânını “Hüseyniyei Seyyidüşşüheda'' adı altında büyük bir camiye taşıdı. Yeni mekânının bir kısmını aynı zamanda ilim havzası, ofis, Fedek kanalı, Şii gazetesi ve internet sitesi faaliyetleri için de kullanmaktaydı.
Bu genç Şeyh şimdi 36 yaşında Londra'da İngilizlerin kendisine tahsis ettiği minberlere çıkarak Şiilerin sesini dünyaya duyuruyor ve sizler hala hiçbir şeyden şüphe duymuyor musunuz?
Sünnileri Hedef Alan Ateş Şiileri Yaktı
Bu olayın biraz daha aydınlığa kavuşabilmesi ve bu destekleri açıkça görebilmek için bundan 3 sene öncesine, 1431 yılı Ramazan ayının 17'sine, yani Peygamberi Ekrem'in (saa) hanımı Ayşe'nin vefat yıl dönümüne gitmek yeterli olacaktır. Bu genç âlim Ayşe'nin vefat yıldönümü münasebetiyle minbere çıktı ve yalan ve asılsız deliller sunarak Peygamber hanımına ağır ve çirkin iftiralarda bulundu ve “Ayşe'nin yok olduğu günü bayram gibi kutlamak dini bir zarurettir, çünkü onun helakı İslam'ın kurtuluşu sayılır” diyerek sözlerini tamamladı. Kendi internet sitesinde bu konu hakkında açıklamalara yer verdi. Fedek kanalı da “bayramınız kutlu olsun'' adı altında yayınlar yaptı ve ayrıca ekranların üst kısmındaki “Allahu Ekber… Ayşe finnar (ateşte)'' sloganlarıyla dünya televizyon tarihinde bir ilke imza attı! Programların devamında kanal, “küfrün başı Ayşe'den kurtulmaları nedeniyle” kutlamalar ve ilahiler ile yayınını sürdürdü.
İngiliz Mollası Yasir El Habib
Habib bundan önce de Ayşe hakkında baştan aşağı hakaret içeren bir kitap yazmıştı. Bu kitap Şiiler tarafından tepkiyle karşılanmıştı.
Onun bu yeni eylemi tamamen Şiilerin aleyhine neticelenmiştir. "Şeyh Abdul Aziz el-Şeyh" isimli Suud müftüsü, “Yasir el Habib'in müminlerin annesi Ayşe hakkında attığı iftiranın ardından Arap ve diğer İslam ülkelerinde Şiiliğin yayılması durmuştur'' ifadelerini kullandı. Müftü, Suudi Arabistan cami imamları ile yaptığı görüşmesinde ise “Yasir El Habib'in sözleri Şiiliğe meyilli olan birçok kişinin, bu sapkın yoldan çıkıp tekrar doğru yol olan Ehli Sünnet'e geri dönmelerini sağlamıştır'' dedi. Müftü sözlerini şöyle sürdürdü: “Arap ülkelerinde bulunan haber kaynaklarımıza göre, özellikle de Kuzey Afrika'da sonradan Şii olan birçok Sünni, Yasir el Habib'in sözlerinden sonra Şiiliğin batıl bir mezhep olduğunu anlayarak kendi hak mezheplerine geri döndüler.”
Müftü kinayeli konuşarak sözlerine şunu da ekledi: “Şiiler yıllarca masumiyet ve şehadet kavramlarının arkasına gizlendiler ve bugün ise yüzsüzlüklerinden dolayı ne kadar habis bir kavim oldukları ortaya çıktı. El Habib'in sözleri Şiilerin gerçek yüzlerinin anlaşılması için Allah tarafından gönderilen bir nimet ve inayettir.”
Şeyh Habib'in bu şüpheli sözleri, Kuveyt ve Arabistan'daki Şiilerin birçok sorunla karşı karşıya kalmalarına sebep oldu. “Şeyh Emri”, “Şeyh Hüseyin Matuk”, “Şeyh Hasan Saffar”, “Şeyh Ali El Muhsin”, “Şeyh Abdul Celil Semin'', “Şeyh Nemr” ve “Seyyid Haşim Selman” gibi bu iki ülkenin Şii âlimleri Şeyhe karşı sert bir tutum takınarak onu kendilerinden uzaklaştırdılar.
İslam dünyasından yankılanan tepkilere bakılacak olursa İngiltere Şeyh Habib'e desteğinin meyvesini almaya başlamıştı ve İngiliz casusların bu Kuveytli Şeyhi seçerek ne kadar da isabetli bir karara imza attıklarını şimdi daha iyi anlıyoruz.
Yangına Su Dökmek
Şöhret düşkünü Şeyhin sözleri Vahhabilerin değirmenine su döktü ve Şii âlimlerinin kendisine karşı çıktıkları sözleri de tepkileri azaltmaya yetmedi. Ardından mezhep ihtilafları çok şiddetli bir biçimde baş gösterdi.
Bu olaylar Arap Şiilerinin inanılmaz baskılara maruz kalmalarına sebep olmuştu, öyle ki Arabistan'dan bir grup Şii âlim konu hakkında bir fetva almak için Ayetullah Hamenei'ye mektup yazmak zorunda kaldılar.
Rehberin fetvası yangına su dökmek konumundaydı. Rehber'in cevap mektubunda “Müminlerin anneleri olan Peygamberlerin eşleri ve Ehli Sünnetin sembol isimleri hakkında aşağılayıcı ve hakarete varan ifadelerin kullanılması haramdır” ifadelerine yer verilmişti.
El Ezher Şeyhi yaptığı resmi açıklamada Rehber'in fetvasından mutluluk duyduklarını belirterek şunları ifade etmişti: “İmam Hamenei'nin sahabelere ve Resulü Ekremin hanımlarına karşı yapılan hakaretlerin yaptırıma maruz kalması hususundaki fetvası elime ulaşmış durumda. Bu fetva, sahih bir bilgiyle ve fitne ehlinin ortaya çıkarmak istediği tehlikenin farkına varılıp derin bir anlayışla Müslümanların kardeşliğini ve vahdetini korumaya vurgu yapan bir fetvadır. Bu fetvanın önemini artıran bir diğer sebep ise bunun büyük ulemadan ve Şiilerin en büyük taklit mercilerinden ve İran İslam Cumhuriyeti'nin büyük Rehberi tarafından yazılmış olmasıdır. Ben ilmi konumda olmam ve taşıdığım şer'i sorumluluk nedeniyle şunları söylemek istiyorum: Müslümanların vahdeti için çabalamak vaciptir, mezhepler arası ihtilaflar ise sadece tarafların âlimleri ve uzmanları arasında sınırlı kalmalı ve İslam ümmetine zarar vermemelidir.”
Elbette Vahhabi kanallarının buna tepkisi herkes tarafından malumdur: Sessizlik ve sansür!
medyasafak.com